Yogaya gönül verenleri anlamakta çok zorlandım. Hala da tam anladığımı söyleyeyemem ama eskisi kadar da mesafeli değilim. Kendimi fiziksel olarak aktif ve yeni deneyimlere açık biri olarak gördüğüm için yogaya karşı olan bu tututmu uzun bir süre kendime itiraf edemedim. Sonuçta bir ton insan bayılıyor, kendini buluyor, kalkıp Hindistan’a gidiyor. Yadırgamak bana mı kaldı yani? Ama bir yandan da ısınamıyorum işte ne yapayım..
İşte ben yogaya karşı bu gel-gitli hisleri yaşarken Amerika’ya taşındık, hamile olduğumu öğrendim ve gittikçe büyüyen karnımı ve sırt ağrılarımı rahatlatmak için bir arayışa girdim.
Tabii ki de hamile yogası en ulaşılabilir ve maddi olarak karşılanabilir olanıydı. İstanbul’dan kalma 1-2 tecrübeme dayanarak ilk başta bu seçenekleri değerlendirmeye bile almadım. Pilates, masaj, alternatif çözümler olarak gözüktü ama sürdürülebilirliği ve fiyatları açısından tercih listemin ilk sırasında yer alamadılar.
Ben de dedim ki kendime yogaya bir şans daha ver. Bu kadar insanın bir bildiği vardır heralde.
Evimizin yakınında bulunan küçük ve minnoş yoga stüdyosunun hamileler için olan dersine katılmak üzere yola koyuldum. Sadece ben gelmiştim derse. Hoca ile özel ders kıvamında bir seans yaptık. Bana tek tek duruşları (1. ve 2. savaşçı, aşağı bakan köpek vs.) gösterdi. Hareketleri yaparken bir yandan da bunların hamilelikte ve doğum esnasında bedene ve zihne nasıl yardımcı olacağını açıkladı. Ders bitiminde kuş gibiydim. Göbeğim ve ben saatlerce halay başı olabilecek bir enerji içindeydik.
Tabii ben bu heyecanla hemen bir aylık bir paket satın aldım ve hocanın girmemi tavsiye ettiği diğer derslere de katılmaya başladım. Bu dersler sadece hamilelere özel değil ama egzersizlerin türü ve hızı açısından hamilelere de uygun imiş. Netice olarak hemen hemen her gün yoga yapmaya başladım. Bölgesel ağrılarım neredeyse yok olacak kadar azaldı.
Peki ben neden hoşlanmamışım bu zaman kadar?
Onu da çok şükür buldum.
Daha önceki sınırlı sayıdaki tecrübelerimde yogayı çok samimi bulmamışım.
Ders esnasında kullanılan dil o kadar kulağımı tırmalamış ki yaptığım hareketin bedenim üzerimdeki pozitif etkisine odaklanamamışım bile.
Çünkü ingilizceden türkçeye direkt çeviri beni rahatsız ediyor. Eğer duymaya alışık olduğum bir ifade değilse yadırgıyorum.
“Nefesinin bedeninin içinde gezdiği yerleri araştır” Ben bu ifadenin demek istediğini anlayana kadar bir diğeri geliyor.. “Oturma kemiklerini Tophane’ye çevir”
Odaklanmak zor olmuştu haliyle.
Görüldüğü üzere insan alt tarafı bir saat yapacağı egzersizle bile bir bağ kurabilmek istiyor.
Yapmak istediğiniz her ne ise, birden fazla şans verin..
Hocamın her dersi bitirdiği gibi bitiriyorum ben de..
Be happy, be free! (Mutlu ol, özgür ol!)
Namaste.
Bir cevap yazın