İştahlı biri olsam da bu zamana kadar beslenme ve spor konusunda genellikle dengeli ilerlediğimi söyleyebilirim. Tatlıyı hayatımdan çıkarmayı düşünemeyecek kadar çok severim. Hareket etmeyi de en az o kadar sevdiğim için bugünlere çok büyük sağlık sorunları yaşamadan geldim. Fakat yakın zamanda hayatımda bazı değişimler meydana geldi ve haliyle yeni bir düzenleme ihtiyacı ortaya çıktı.
Neler değişti?
1. Başka bir ülkeye taşındık
Yeni bir ülkeyi yiyecekleri ile tanımayı sevdiğimden, Amerika da bu anlamda çok masum bir mutfağa sahip olmadığından beslenme şeklimde küçük bir değişiklik oldu tabiiJ Ne kadar abartmıyorum desem de Amerikan mutfağı bir şekilde hayatımın içinde. Tümüyle kaçabilmek için sürekli sefer tası ile gezmem lazım. Yoksa sipariş verirken tam bir ömür törpüsü olabiliyorum. ( Üzerine koyacağınız sos ağır bir sos mu? O zaman koymayın, onun yerine avokado ekleyebilir miyiz? Çorbaya krema ve un koyuyor musunuz? Hıı, tamam o zaman çorba almayayım ben şey alayım şeeeyyy, ya kusura bakmayın vaktinizi alıyorum ama… gibi:) )
Ama dışarıda yemek yemekten de asla vazgeçmek istemiyorum çünkü o benim için sadece karın doyurma değil aynı zamanda bir deneyim. Mesela bir kafeye gittiğimde sadece kahve içmek yaşadığım anın kalitesini düşürüyor gibi hissettiriyor. Ama o kahvenin yanında kafenin kendisine özel kurabiyelerinden bir tane aldım mı birden HD kalitesinde görüntü geliyor yaşadığım ana 🙂 O sebeple, yiyecek düzenlemesi sadece midemi değil yaşadığım yeri keşfetme şeklimi de etkileyen bir durum.
2. Anne oldum
Her geçen gün daha fazla hareketlenen bir oğlum var. Haliyle ben de peşinde oradan oraya savruluyorum. Hatta zaman zaman A noktasından B noktasında uçmak durumunda kalıyorum ona yetişebilmek için. Şu an sadece emekliyor. Pek çok kişinin kıs kıs gülerek belirtme ihtiyacı duyduğu gibi bunlar daha iyi günlerim! Bunun yanında fiziksel olarak git gide ağırlaşıyor ve benim hala “kusura bakma seni kucağıma alamam artık” deme gibi bir lüksüm yok. -Büyüdüğünde, kendimi ona taşıtıp havada zıplatmaya ant içtim, o ayrı.-
Yani bu sebeple hem enerjiye hem de güç ve dengeye daha fazla ihtiyaç duyuyorum.
3. Yaş ilerliyor, metabolizma ile kankalığımız yerini mesafeli ve ciddi bir ilişkiye bırakıyor
Bu konuda konuşmak istemiyorum. 29 yaşındayım. 20’li yaşlarda sonsuza dek mutlu yaşayacağız güveni veren bedenin 30’dan sonra bir anda çirkefleştiği rivayet ediliyor, göreceğiz. Kendisi hakkında kötü düşünmek istemesem de temkinli yaklaşmakta fayda olabilir.
İşte bu sıraladığım sebeplerden dolayı yeni bir düzenleme yaptım. Bu süreçte kardeşimden ve annemden destek aldım. (Kardeşim beslenme konusunda çılgınca bilimsel araştırmalar yapan ve kendi hayatına da istikrarlı bir biçimde uygulayan biri. Annem ise hayvan besleme konusu üzerine uzmanlığını yapmış bir veteriner hekim 🙂 Daha doğru bir işbirliği olamazdı bence 🙂 )
Sonuç olarak, bağırsaklarımı hak ettiği gibi çalıştırmak ve insülin direncini kontrol altına alabilmek için bir süreliğine glütensiz ve eklenti şekersiz beslenerek fabrika ayarlarına geri dönme niyetine girdim. (Bu yazıda anlatacağım şey beslenme rutinim değil, korkmayın lütfen 🙂 )
2 hafta tam da niyetine girdiğim gibi beslendim. Çok zor değildi, çünkü çok yabancı olduğum bir beslenme tarzı değildi. Sonra, bir akşam Doğukan (eşim) dedi ki bu akşam bir film izleyelim yanında da güzel bir tatlı yiyelim kahve ile. Tamam dedim. Bu değişikliği yaparken sonsuza kadar böyle devam edeceğim gibi bir karar almamıştım zaten. Önemli olan sürdürülebilir olması idi. O akşam, daha önce haftada 3-4 kez yediğim tatlıyı aldık ve yedik. Fakat gecenin ilerleyen saatlerinde mide yanması ve mide bulantısından dolayı çok sıkıntı yaşadım ve uyuyamadığım zor bir gece geçirdim. 2 haftada bu kadar değişiklik olması imkansız geldi ama sordum soruşturdum imkansız değilmiş. İşin garip tarafı ben haftada 3-4 kez yerken hiç böyle sıkıntılar yaşamıyordum. Ama vücut bir kez kendi yolunu bulunca kendine iyi gelmeyecek şeyi çok net reddediyor ve diyor ki “bu seni alt üst ediyor!”
Evet, artık sadede geliyorum.
Hayatımıza aldığımız insanların ve onlarla geliştirdiğimiz ilişkilerin de buna çok benzer bir işleyişinin olduğunu düşünüyorum. Bazı kişilerin bizde yarattığı etki işlenmiş şeker gibi. Aslında doğamıza iyi gelmiyor. Bizdeki bir şeyi bozuyor ama hayatımızda tutmaya alışık olduğumuz için fark edemiyoruz. Yaş çok ilerlememişken, sorumluluklar da çok olmadığı için bünye bir şekilde kaldırıyor. Ama bir gün geliyor ve biz artık o eski biz olmuyoruz; yüklerimiz artmış, hızımız yavaşlamış halde buluyoruz kendimizi. Tek isteğimiz ise fabrika ayarlarına, bizi biz yapan şeye, hayat neşemize geri dönmek oluyor. Onun için de bir düzenleme yapıp mekanizmayı tekleten, işleyişi bozan ilişkilere son vermek gerekiyor.
Bu temizliği yaptıktan sonra benzer etkiyi yaratan kişilerle bir araya geldiğinizde, aynı benim tatlı ile buluşma sonrası yaşadığım rahatsızlığı yaşadığınızı göreceksiniz. Ve eminim benim şaşırdığım kadar şaşıracaksınız; “Beni bu kadar rahatsız ettiğini şimdiye kadar nasıl anlamadım!” diye.
Bir cevap yazın