Bir kaç ay önce biriyle tanıştım. Çok fazla vakit geçiremedik ama telefonlarımızı aldık ve en kısa zamanda görüşelim dedik. Hemen hemen aynı yaşta çocuklarımız var. Fakat tanıştığımız ortamda çocuklarımızla birlikte değildik. Geçen gün beni aradı biraz sohbet ettik ve buluşma planı yaptık. O çocukları da dahil etti plana. Çocukları da alıp bir parka gidelim dedi. Bu teklif bende bir rahatsızlık oluşturdu. Ama adını koyabilecek kadar net değildi o an. Telefonu kapattıktan sonra biraz düşündüm bende oluşturduğu isteksizlik hissi üzerine. Şimdi sizinle bulduklarımı paylaşacağım ☺️
Atlas henüz kreşe gitmiyor. Bir dadı desteği de almıyoruz. Burada hiçbir akrabamız yok. Yani Atlas’a Doğukan(eşim) ve ben birlikte bakıyoruz. Sadece annem bizi ziyarete geldiğinde Doğukan’la baş başa dışarıda vakit geçirebildik. Onun dışında Atlas, nam-ı diğer Süleyman Demirel, hep bizimle. Benim online çalışmalarımla Doğukan’ın iş programını birlikte programlıyoruz. Türkiye saati ile çalışmam gerekiyor ve o da benim sabah saatlerime denk geliyor. Doğukan o günler evden çalışıyor, bazı uluslararası skype toplantılarına Atlas da katılmak durumunda kalıyor. Sonra ben eve geliyorum Doğukan işe gidiyor. Sonra Doğukan geliyor ve ben biraz nefes almak için çıkıyorum ya da arkadaşlarımla buluşuyorum. Sonra ben geliyorum ve Doğukan nefes almak için biraz çıkıyor, spor yapıyor ya da bir kahve içip kafasını dinliyor. Sonra o gelince bir film açalım diyoruz ve 10 dk sonra “sonra mı izlesek çok uykum geldi diyoruz” ve gün bu şekilde bitiyor. Bazen filmi bitiriyoruz bazen hiç film açmayıp bir köşede bir şeyler okuyoruz, ama genellikle bunların hiçbirini yapamadan sızıp kalıyoruz.
Bu rutinde benim arkadaşlarımla çocuklarımızla birlikte buluştuğumuz bir yer yok. Bazen Atlası görmek istiyor arkadaşlarım o zaman eve davet ediyorum ya da evimizin yanındaki pastanede buluşuyoruz. Ama biliyorum ki o gün Atlas için geliyorlar ve muhabbet de bununla ilişkili olarak şekilleniyor. Yani Atlas için gelmişlerse bir yandan agu bugu yapıp diğer yandan kendi gündemlerimizi konuşmuyoruz. Sadece agu bugu komiklikler çonçiklikler.. Eğer arkadaşlarımla vakit geçirmek için buluştuysam genellikle Atlas’tan Doğukan’dan bahsetmiyorum. Aynı şekilde onlar da eşlerinden konuşmuyorlar. Demek istediğim, olaylar kendiliğinden böyle oluyor, aman ailelerimizden bahsetmeyelim diye özel bir çaba sarf etmiyoruz. Ve ben hayatımın bu halinden oldukça memnunum. Ama o telefon konuşması benim kafamı karıştırdı. Neden böyle hissediyorum dedim. Sonuçta o teklifin hiçbir garip yanı yok. Herkes böyle yapmıyor mu zaten?
Benim kendime cevabım şu:
Anne olmaktan çok memnunum, oğlumu çok seviyorum ve aramızdaki ilişkiye de bayılıyorum. Ama anne rolümü bütün gün üzerimde taşımak istemiyorum. Çünkü ben Zeynep’im. Ve günümün bir kısmını sadece Zeynep olarak geçirmeye ihtiyaç duyuyorum. Arkadaşımla sohbet etmek için buluşup bir yandan anne olmak bir yandan Zeynep olmak.. Ne bileyim çok çekici bir teklif değil benim için. Ne Atlas’la tam ilgilenebilirim sohbet edeyim derken, ne de doğru düzgün sohbet edebilirim Atlasla ilgilenirken. Sıfır tatmin ☺️ O yüzden, eğer Doğukan Atlas’a bakamayacak durumdaysa, arkadaşlarımla programımı ertelemeyi tercih ediyorum. Evde onunla kapı kapatma oyunu oynuyorum. Kapıyı kapatıyor açıyor ve kahkahayla gülüyor, gülüyoruz. Bunu 750 kere tekrar ediyoruz ? Eğer arkadaşlarımla birlikteysem onlara Mert Fırat’ın fotoğrafını gösterip oyunculuğunu! anlatıyorum sonra da evlilik kararından dolayı şu an tüm Türk kızlarının yasta olduğunu anlatıyorum. Sonra Doğukan’a Atlasın ne yiyeceğini, uyku saatini mesaj atıyorum, hallerini hatırlarını soruyorum. Sonra geri dönüp “Arizona’da Instagram fenomeni mi olsak acaba” gündemimize tüm hücrelerimle geri dönüyorum ?
Bir rica: Allah’ını seven gitsin şu düğüne engel olsun yaa !! ?
Bir cevap yazın