Sakin bir hayat içinde kendi hareketliliğimi yaratabilme özgürlüğü istiyorum. Hayallerimin en genel özeti bu sanırım. Hareketli olmayı çok seviyorum. Fakat o hareketliliğin başkaları tarafından belirlendiği ve benim de uyum sağladığım türden olmasını istemiyorum. Tercihlerimi buna göre yapmak istiyorum ama nedense her tercih zamanı geldiğinde benzer bocalamaları yaşıyorum. Bazen karar aşamasında hayat hatırlatıyor aslında neyin peşinde olduğumu bazen de hatırlatmıyor. Ben yine kendimi ezbere gittiğim yollarda buluyorum, fark ediyorum ve ihtiyaç hissettiğim yolu bulamak için yeniden kafam karışmış halde etrafıma öylece bakıp kalıyorum.
Kendime kızıyorum; yine aynı tuzaklara düştüğüm için, yoruluyorum; yeniden yön bulmak üzere ekstra çaba sarfetmek zorunda kaldığım için. Ama yine de faydasız bir deneyim olarak anlatırsam haksızlık etmiş olurum. Bir sürü yeni soruya, başka meselelere dair aydınlanmalara vesile oluyor bu kaybolmalar.
Ben yine de o aydınlanmaların hatırına bu kadar yorgunluğu çekmek istemiyorum. O yüzden kendime sık hatırlatabilmek istiyorum içinde olmak istediğim hayatı. Bunun için de temeli ona göre atmam ve büyük resmi hatırlatacak küçük gündelik hayat pratikleri koymam gerekiyor.
Yakında California’ya, Santa Barbara’ya taşınıyoruz. Amerika’da yaşamak istediğim yerlerin başında geliyordu. Los Angeles ile San Francisco arasında ama oraların telaşesinden uzak, Latina ruhumu besleyecek çeşitliliği olan ve iklimi duygusal ihtiyaçlarıma yardımcı olacak bir yer Santa Barbara. Heyecanlıyım. Yeni bir yere gitmek gündeme geldiğinde hemen planlar yapmaya başlıyor zihnim. Kendimi meşgul etmek üzere seçimleri içeren planlar oluyor. Kendimi dışarıdan bir sorumluluğa bağlayacak ve onun sağladığı hareketliliğe uyum sağlamamı gerektirecek tercihler..
Her gün, taşınma konusunu hatırladığımda zihnim beni otomatik olarak bu planlara götürüyor. Ben de her defasında ‘hayır, sadece kumsalda geçireceksin vaktini, günün geri kalanında da yazıp çizeceksin’ diye kendimi merkeze getirmeye çalışıyorum. Çünkü bunu yaptığımda iyi hissediyorum. Bunu yaptığımda yaşadığımı hissediyorum. Güzel kahveler içtiğimde, bana değen şeyler okuduğumda ve kendimi kaygısızca ifade edebildiğimde iyi oluyorum. Salya sümük ağlayabildiğimde, sevdiğim insanlara onları ne kadar çok sevdiğimi dolu dolu söyleyebildiğimde, oramın buramın açılıp açılmadığını kontrol etmek zorunda hissetmediğimde, bir yere yetişmek zorunda hissetmeden, kaç kalori yaktığımı takip etmeden uzun yürüyüşler yaptığımda, öğle ile ikindi arasındaki uykunun lezzetini aldığımda iyi hissediyorum.
Bunlara zeval getirmeyecek tercihler yapmak istiyorum. Daha da yavaşlamak, içimdeki heyecanlarla zıplamak istiyorum.
Ne yapıyorsun diye soranlara da en güzel kahveleri içiyorum demek istiyorum.
Boş görünümlü dopdolu bir hayat istiyorum. Her güne başlarken bunun niyetini edebilmek istiyorum.
Burada, değişim başlığı altındaki yazılarda bu niyetle yaşanmış günlere dair gözlemlerimi, düşüncelerimi ve hislerimi paylaşmak istiyorum.